3 Mayıs 2008 Cumartesi

İslâm'ın Genetik Yapısına Müdâhale Girişimleri

Serdar Demirel




İslâm'ı diğer dinlerden ayırt eden önemli özellikleri vardır.

Bu din doğası gereği Rabbânîdir.

Bütün sistem tevhid inancı üzerine kurulmuştur.

Diğer bütün özellikleri de bu inançtan beslenir ve onun izdüşümüdür.

Meselâ, İslâm "evrensel" bir dindir; bütün ırkları, renkleri, dilleri ve coğrafyaları kucaklar. Bu yüzden de ırkçı olan Hinduizm ve Yahudilikten ayrılır, bütün ırkçı söylemleri de câhiliyeden kalma şuur bulanıklığı olarak telakki eder. Yine bu nedenle ırkçı ideolojilerle kan uyuşmazlığı vardır.

Mesalâ, İslâm'ın "şümûliyet" özelliği vardır: Bu dinin öğretileri, varoluşu, âhiret ve dünya hayatı merkezli anlamlandırır. Âhireti dünya hayatından, dünya hayatını da âhiret hayatından kopuk okumayı, bunları biribirinden kopuk yaşamayı reddeder. Öğretileri bu hayatla öteki hayatı biribirine rapteder.

"Metafizik âlem"le "fizikî dünya"yı örtüştürdüğü gibi müşâhede ettiğimiz bu âlemi de siyasi, ictimaî, iktisadî demez, tanzim eder. Hayatı bu özelliği ile de kuşatır, rahmetini ve bereketini yaymadığı bir alan bırakmaz. İnsan ve insan ilişkisini, insan ve tabiat ilişkisini ve insan ile Yaratıcı ilişkisini düzenler.

Öyle ki, insanın bedensel varlığına hitap ettiği kadar onun ruhânî hayatına da hitap eder; ibâdet vazeder. Vazedilen sistemi de ahlâkî öğretilerle çerçeveler.

İslâm'ın bir diğer çok önemli özelliği de "denge"dir (Tevâzun). Yukarıda saydığımız "evrensellik" ve "şümûliyet" gibi özellikler diğer bazı dinler için de, mahiyet farklı olsa da, geçerlidir. İslâm'ın bu noktada diğer dinlerden ayrıldığı temel nokta da "denge" unsurudur. Gerek evrensellik olsun gerekse şümûliyet olsun; bütün sistemini denge üzerine kurmuştur İslâm. Her şey yaradılışa (fıtrata) uygundur. Adâlet tanımını bu sistemle bulur. Yani her unsurun ait olduğu yerde durması gerektir.

Tevâzun (ölçülü olma hâli); insanın bedenle ilişkisinde, inanç sisteminde ve hatta ibâdetlerinde matluptur. Bu yüzden de ifrat ve tefrit zemmedilmiştir. Akla, ibâdette de aşırılık olur mu? sorusu gelebilir. Evet, dengeyi bozarsa olur. Bunu çok güzel anlatan müttefakun aleyh bir hadis vardır.

Sahabeden Hz. Enes rivâyet etti ki: Bir gün Hz. Peygamber (sav)'in zevce-i pâklerinin hâne-i saâdetlerine bir gurub erkek (sahabeden) gelerek Resûlullah (sav)'in (evdeki sünnet ve nâfile) ibadetinden sordular. Kendilerine sordukları husus açıklanınca sanki bunu az bularak: "Resûlullah (sav) kim, biz kimiz? Allah O'nun geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affetmiştir (bu sebeple O'na az ibadet de yeter) dediler.
İçlerinden biri: "Ben artık hayatım boyunca (ilelebed) her gece namaz kılacağım", dedi.
İkincisi: "Ben de hayatım boyunca (ilelebed) hep oruç tutacağım, hiç bir gün terketmeyeceğim", dedi.
Üçüncüsü de: "Kadınları ebediyen terkedip, onlarla hiç evlenmeyeceğim (temas etmeyeceğim)", dedi. (Bilâhere durumdan haberdar olan) Hz. Peygamber (sav) onları bularak:
"Sizler böyle böyle söylemişsiniz. Halbuki Allah'a yemin olsun Allah'tan en çok korkanınız ve yasaklarından en ziyade kaçınanınız benim. Fakat buna rağmen, bazan oruç tutar, bazan yerim; namaz kılarım, uyurum da; kadınlarla evlenirim de (beraber de olurum.) (Benim sünnetim, getirdiğim din budur), kim sünnetimi beğenmezse, ondan yüz çevirirse, bilsin ki o benden değildir." buyurdu. (Buhari: 5/1949, hn: 4776; Muslim: 2/20, hn: 317)
Efendimiz (sav)'in kabul etmediği husus dinde ölçüyü kaçırmak, dinin hayata kurduğu dengeyi yok etmektir. Kimse Peygamberden (sav) daha fazla müslüman olmaya kalkmasın, kimse de onun getirdiği dini hükümleri iskat etmesin.

Bu tür aşırılıklar; özellikle de dinde varolan hükümleri yok saymak, iskat etmek bağlamında bir din mühendisliği projesinin uzantısı olarak dayatılıyor. "Ilımlı İslâm" dayatmaları tam da bunu ifade ediyor.
Çıkartılan "Arap İslâmı", "Hint İslâmı", "Fars İslâmı", "Malay İslâmı", "Türk İslâmı" gibi tartışmalar, bu dengeyi bozmaya matuftur. Evet, İslâm evrenseldir, ama, çok kültürlülüğü "tek din perspektifi"nden kabul eder.
Irkları, dilleri, renkleri inkâr etmez, tam aksine onları Yaratanın bir işâreti olarak algılar; bu farklılıklar mükteseb özellikler değildir, verilmiştir. Mükteseb olan takvadır, bu yüzden de üstünlük ancak takvayladır.

Hayatı, din işleri, dünya işleri diye kompartmanlara ayırmaz, şümûliyet özelliği gereği ikisini de dengeyle kuşatır.
Hem Batı'dan hem de onların yerli acentaları tarafından pompalananan "Ilımlı İslâm" (Moderate Islam) bu dinin mezkur Rabbânî yapısınının genetiğini bozmakla alakalı bir projedir.