11 Ekim 2007 Perşembe

Murat Aslan İle Söyleşi


HAKİKATE ULAŞMAK İÇİN

ÖNYARGILARDAN KURTULMALIYIZ



Vesile KOYUNCU: Hocam, dergimiz YAKAMOZ için sizinle bir söyleşi yapmak istiyoruz, söyleşimize sizi daha yakından tanıyarak başlayalım isterseniz, Murat ASLAN kimdir desek?

Murat ASLAN: Öncelikle çabalarınızdan dolayı sizleri kutluyorum. 1958 yılının 9 Eylülünde Kalecik ilçesinin Şemsettin köyünde doğmuşum. İlkokulu köyümde okudum. Bunun için de çok mutluyum. Ortaokulu Ankara Altındağ Atıfbey‘de, Liseyi Aydınlık evler lisesinde tamamladım. Daha sonra Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Sistematik Felsefe bölümünü bitirdim. Çok farklı işlerde çalıştım.

Cennet GÖRGÜLÜ: Ne gibi işler hocam?

Murat ASLAN: Ne gibi işler… Köyde üç yıl çobanlık yaptım mesela. Fırın işçiliği, terzilik, ayakkabı boyacılığı, arzuhalcilik, yayınevi yöneticiliği gibi işlerde çalıştım. Bir süre ticaretle uğraştım. Murat ASLAN derinlerden geliyor yani. 1993 yılından beri de öğretmenlik yapmaktayım. Hayatım mücadele desem abartmış olmam sanıyorum.

Cennet GÖRGÜLÜ: Öncelikle çocukluğunuzu merak ediyoruz, nasıl bir çocukluk yaşadınız?

Murat ASLAN: En güzel yıllarım çocukluk yıllarımdır diyebilirim. On üç yaşıma kadar köyde yaşadım. Bu on üç yıl dopdolu ve bir solukta geçti. Hani bir çocuk oyuna dalar da annesinin bağırmasını duymaz ya, tam tamına öyle geçen bir çocukluk Bir ömür boyu kullanabileceğim deneyimler yaşadım bu dönemde. Yağmuru, baharı, seli, fırtınayı, kekiğin kokusunu, karın güzelliğini, yaz mevsimindeki gölgeliklerin hayati önemini bu yaşlarımda tattım. Yeterli mi arkadaşlar?

Vesile KOYUNCU: Çocukluk yaşantıları bakımından kendinizi mi yoksa bu günkü çocukları mı şanslı görüyorsunuz?

Murat ASLAN: Tabi ki kendimi, hatta bu günün çocuklarına acıyorum bile diyebilirim.(Gülüşmeler)

Vesile KOYUNCU: Ama hocam herkes bu günün çocukları daha şanslı diyor?

Murat ASLAN: Bir kere şimdiki çocuklar tabiatın kucağında, dedeleriyle, ebeleriyle büyümüyorlar ki. Şimdiki çocukları akvaryum balıklarına benzetiyorum ben. Plastik bir dünyada yaşıyorlar yani. Ayrıca çok ciddi bir model sıkıntısı içerisinde büyüyor bu günün çocukları. Bunun neresi şans Allah aşkına!

Cennet GÖRGÜLÜ: Peki hocam konuyu biraz değiştirelim. Sizin felsefeci oluşunuzun yürüyüşünüze bile yansıdığı söyleniyor, peki ama neden felsefe?

Murat ASLAN: Allah Allah gerçekten yansıyor mu?

Cennet GÖRGÜLÜ: Vallahi hocam, Emrullah Hocamız öyle diyor.(Gülüşmeler)

Murat ASLAN: Neden felsefe? Sınav sonuçları oraya gönderdiği için. Felsefe üçüncü tercihimdi. Siyasal, edebiyat ve sonra felsefe. O tercihi şimdi yapacak olsaydım Felsefeyi birinci sıraya alırdım. Felsefe okumak beni mutlu eden önemli tercihlerimden birisidir. Beni tatmin edici olduğunu sonradan anladım.

Vesile KOYUNCU: Felsefe tamam da, felsefe ve tasavvuf ilişkisi konusunda neler söyleyebilirsiniz bize?

Murat ASLAN: Her ikisinde de hakikate ulaşma istek ve çabası söz konusudur. Bu arayış felsefede akılla yapıldığı halde tasavvufta gönülle yapılır. Tasavvuf felsefeden sonra geçilmesi gereken bir aşama olmalı bence. Çünkü akıl o menzilde bir yere kadar götürebilir insanı ve daha öteye geçemez, gücü de yetmez buna zaten. İşte o aşamada gönül devreye girmeli diyebiliriz.

Cennet GÖRGÜLÜ: Hocam, bazı hocalarımız “felsefe; küllü vesvese” diyor kafamız karıştı, ne söylersiniz?

Murat ASLAN: Öyle mi diyorlar gerçekten? Tahkiki iman için de biraz vesvese gerekli değil mi peki? Felsefe işin başında bizi biraz zorlar doğru; ama bu aynı zamanda bizi ayık tutar, sorunların farkına vardırtır. Örneğin; Konya-Ankara arası dümdüz ova olduğu halde niçin tren yolu yok diye sordurtur felsefe, bu bazılarının hoşuna gitmese de. Ülkemizde felsefe olsaydı böyle mi olurduk sizce. Felsefe, yeryüzü maceramız açısından kesin gereklidir diyorum ben.

Vesile KOYUNCU: Korkulacak bir şey mi peki felsefe?

Murat ASLAN: Bazen evet. Bazen de hayır. Şimdi felsefe bir araçtır. Onu iyi bir şey için de kullanabilirsiniz, kötü bir şey için de. Felsefe alt yapısı sağlam insanlarda çok iyi sonuçlar verebilirken, alt yapısı zayıf insanlarda istenmedik sonuçlara da yol açabilir. Eskiler onun için, her insana düzeyine göre muamele etmeyi gerekli görürken, hak etmeyene derin bilgiler sunmayı da doğru bulmazlarmış.

Cennet GÖRGÜLÜ: Yukarda hakikat kavramı geçti de nedir peki hakikat hocam?

Murat ASLAN: Yüce dinimizin imanın şartları bölümünde belirtilmiştir hakikatler. Hakikat dil bilimde, mantık bilimde şöyle anlatılır; Yargının nesne tarafından onaylanmasıyla ortaya çıkan durumdur. Örneğin; “Masa dört ayaklıdır” yargısı için gidilir bakılır, sahiden masa dört ayaklı ise bu bir hakikat olur.

Vesile KOYUNCU: Hakikate ulaşmak için ne yapmak gerekir?

Murat ASLAN: La havle vela… Arkadaşlar nerden buldunuz böyle kolay kolay soruları ya? (Gülüşmeler) Öncelikle aradaki engelleri kaldırmak gerekir diye düşünüyorum. Eğer bunu başarabilirsek, hakikat zaten kendini gösterir o zaman bize. Önyargılar, kör inançlar, bilgiçlikler, kibir, hakikatin önündeki önemli engellerdir her zaman.

Cennet GÖRGÜLÜ: Siz hakikatin ne kadarına ulaştığınızı düşünüyorsunuz?

Murat ASLAN: Hakikat bu anlamda bir derya bence. Ulaştıkça yeni menziller çıkıyor önünüze. En sonunda sırlar dünyasına varıyor ve pes ediyorsunuz. “Allah’ ul Âlem” en sevdiğim cümledir bu nedenle.

Vesile KOYUNCU: Hocam aşk eski dilde şu üç harften müteşekkilmiş, Ayn, Şın, Kaf. Ayn’ın dar ağzından geçmeyen, Şın’ın testeresinde enaniyetini kestirmeyen ve Kaf’ın kazanında kaynamayan aşkı ve insanlığı anlayamazmış, ne diyeceksiniz?

Murat ASLAN: Yani yanmayan desene sen şuna, Aşk yanmaktır. Yanık gönüller için herşey ayan olur beyan olur, değerini ve anlamını bulur. O zaman hakkı da bilir, ona giden yolu da bulur insan. Yanmamışsa ne çare, iyi mi?

Cennet GÖRGÜLÜ: Siz yandınız mı desek?

Murat ASLAN: Eh!

Vesile KOYUNCU: Yani yandınız?

Murat ASLAN: Eh dedim ya! Öbür soruyu Cennet mi soracaktı?

Cennet GÖRGÜLÜ: Hocam nasıl dua edersiniz?

Murat ASLAN: Dua… dua bende önce bir hazırlık gerektirir.

Vesile KOYUNCU: Nasıl bir hazırlık?

Murat ASLAN: Yoğunlaşırım önce, sonra gelir dua, açarım içimi Rabbime. Sözden çok haldir bende dua.

Cennet GÖRGÜLÜ: Hocam elinize sihirli bir değnek verilse, hayatta ilk değiştireceğiniz şey ne olurdu?

Murat ASLAN: Elimde bir sihirli değnek olsun istemezdim. Sihirle, büyüyle işimiz olmaz bizim arkadaşlar.(Gülüşmeler) Her şey tabiatına uygun olsun isterim.

Vesile KOYUNCU: Peki hocam ya olsaydı?

Murat ASLAN: Eğer sizin dediğiniz geçerli olsaydı Peygamberlere ihtiyaç kalmazdı. Bizim dinimiz İslam, yirmi üç yılda tedricen tamamlanmıştır mesela. Bedevi bir toplumu inkılâp ettirmiş, medeni kılmıştır. Bir günde olmamış yani. Ben, bu inancımı hayatımda da uyguladığımı düşünüyorum. Emeksiz kazancın peşinde olmadım hiç. Bir kez bile piyango bileti almadım mesela.

Vesile KOYUNCU: Hocam medeni dediniz de medeniyeti çağrıştırdı. Medeniyet nedir sizce? Biraz problemli bir kavram galiba…

Murat ASLAN: Problemini başka bir zamana bırakalım da...Medeniyet bir milletin bir inanç çevresinde üretmiş olduğu maddi ve manevi hasıladır..Bir milletin duyuşu, düşünüşü,inanışı ve bunların maddi yansımalarıdır diyebiliriz kısaca.

Cennet GÖRGÜLÜ: Bir de ilerleme konusu… Nedir ilerleme sizce hocam?

Murat ASLAN: İlerleme, doğuda farklı batıda farklı algılanmaktadır. Doğuya göre asıl ilerleme içe doğru iken, batıya göre dışa doğrudur. Batıda ilerlemenin ölçütü madde iken doğuda ruhtur. Öyle ise doğuya göre şu anda dünya sürekli gerilemektedir. Çünkü maddeye doğru koşmaktadır. Madde karanlık, ruh ışıktır.

Vesile KOYUNCU: Sizce insanlığın yaratılış amacı nedir?

Murat ASLAN: Kestirmeden söyleyeyim “Allah’ a kulluktur”. Kulluk bilincidir, sınavdır. Kulluk bilinci, insanın takdir yeteneğinin gelişmesiyle olanaklıdır. Bu da dünyada olup bitenin Allah’ ın adaletiyle ilişkili olduğunu kavramaktır.

Cennet GÖRGÜLÜ: Hocam gelişen dünyada kadının rolü ne olmalıdır sizce?

Murat ASLAN: Kadının yeri fıtratına uygun bir yer olmalıdır. Kadın toplumda, kadın kimliği ile değil insan kimliği ile yer almalıdır. Ne kaç-göç içinde olmalı, ne de ha ha hi hi düzlemine kaymalıdır. Vakarlıca, özellikle annelik rolünü üstlenmeli sonra da toplumun değişik birimlerindeki rollerini insan kimliğiyle yerine getirmelidir.

Vesile KOYUNCU: Hocam şiir nedir peki? Şiir deyince aklınıza ne geliyor?

Murat ASLAN: Şiir nedir sorusu zor bir soru…. Bir yağmura tutulmaktır desem, bir işi coşkuyla yapmak, hayat içinde kaybolmak, gönül yolculuklarına çıkmak. Hayatın tüttüğü her yerde şiirin izine rastlanabilir.

Cennet GÖRGÜLÜ: Ya müzikle aranız…

Murat ASLAN: Tam bir müzik oburu sayabilirim kendimi. İinsani var oluşumuz açısından müziği önemli bulanlardanım. Bize var oluşumuzu hatırlatan her tını büyüler beni. Daha çok etnik müzikten hoşlanırım. Mesela siz hiç Fas uzun havası dinlediniz mi, Filistin halay havası, İran santoor’u, Kızılderili flütü, Antep’in barak havalarını, Kerkük’ün hoyratını… Müthiş müziklerdir bunlar arkadaşlar müthiş…

Vesile KOYUNCU: Hiç bilmediğimiz ve dinlemediğimiz müziklerden söz ediyorsunuz…

Murat ASLAN: Ne yaparsınız durum bu.

Vesile KOYUNCU: Hocam sormadan edemeyeceğiz, Kızılderililere olan yoğun ilginizi biliyoruz, Kızılderililerin sizde çağrıştırdıkları nelerdir?

Murat ASLAN: Bak zayıf bir yerimi daha buldunuz yine. Kızılderililere karşı aşırı muhabbet beslediğim doğru. Benim için Kızılderililer, batının azgın, saygısız ve kibirli yok ediciliğine karşı korkmadan direnmiş, kötülükle uzlaşmaktansa ölümü göze almış, dalgalar halinde ölüme koşmuş bir millettir. 60 Milyon Kızılderili batılılar tarafından kapsamlı bir soykırım sonucu yok edilmişlerdir. Tüm insanlık bu yiğitliğe karşı saygı duymalıdır.

Cennet GÖRGÜLÜ: Hocam mutfakla aranız nasıl desek?

Murat ASLAN: Hiç yoktur. Yemesini severim mutfak kısmının, genellikle eşime yardım etmem. Yumurta bile kıramam. Evde yalnız kaldığımda aç kalmak yemek yapmaktan daha kolay gelir bana. Ya da lokantaya giderek işi çözmek en iyisi. Eşim bu huyumu bildiği için bir yere gidecekse yemekleri hazırlar da gider. Ama geldiğinde yemekleri yenmemiş bulur. Yaptığım zaman ise fantazi yemekler yaparım. Sofrada estetikten hoşlanırım. Ama çatal kaşıktan önce sofraya yemek gelmesinden hoşlanmam. Bazen sadece yeşille oturur, yeşille kalkarım. Hele bir de bunlar dürüm biçimindeyse değmeyin keyfime.

Vesile KOYUNCU: Peki hocam hayattan beklentilerinizin tamamını gerçekleştirdiniz mi?

Murat ASLAN: Hayır, kesinlikle hayır. Hayatın hep acemisi olarak kaldım. Hiçbir konuda kendimi gerçekleştirebildiğimi düşünmüyorum. Bir acemi olarak da kalacağım galiba..

Cennet GÖRGÜLÜ: Hocam son olarak İmam Hatip denilince neler hissediyorsunuz?

Murat ASLAN: Bak bu daha da zor bir soru işte…

Vesile KOYUNCU: Niye zor ki hocam?

Murat ASLAN: Açık konuşmak gerekirse İmam Hatipler, Anadolu insanının, manevi yaralarına merhem olması için bulduğu geçici bir çözümdür. Ama kesin bir çözüm olarak da gördüğünü sanmıyorum. Belki biraz sadra şifa olur cinsinden işte…

Vesile KOYUNCU: Sorularımıza sabırla cevap verdiğiniz için size çok teşekkür ederiz hocam

Murat ASLAN: Eyvallah… Benim için de bir zevk oldu, bende size teşekkür ederim arkadaşlar.

Kaynak:YAKAMOZ Dergisi

Hiç yorum yok: